OSMANLI’DAN CUMHURİYETE GEÇİŞTE BİR “DENİZ KIZI”: EFTALYA…
Rum kızının hayatı üzerinden Osmanlı’nın dağılma süreciyle cumhuriyetin ilk yılları arasındaki dönemin sosyal, kültürel hayatına dair önemli ipuçları var.
Cumhuriyetin ilanının üzerinden yüzyıl geçti. Deniz Kızı Eftalya’nın hikayesi Osmanlı’nın dağılışı ve cumhuriyetin ilk yıllarının eğlence dünyasından önemli bir kesit sunuyor. Bu kesiti, Bilen Işıktaş’ın çalışması sayesinde öğreniyoruz. Işıktaş bunu Denizkızı Eftalya kitabındaki Rum kadını Atanasia Yeorgiadu’nun portresi üzerinden anlatıyor. Yazar, ortaya çıkardığı biyografide Eftalya’nın hikayesini dönemin koşullarıyla birlikte anlatıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk assolistinin yaşam hikayesini detaylı bir çalışma yaparak belgeleriyle ve dönemin tanıklıklarıyla birlikte sunuyor okura…
Rum kızının hayatı üzerinden Osmanlı’nın dağılma süreciyle cumhuriyetin ilk yılları arasındaki dönemin sosyal, kültürel hayatına dair önemli ipuçları var. Eftalya’nın hikayesinde ise cumhuriyetin eğlence dünyasıyla ilgili önemli bilgiler buluyoruz.
EFTALYA’DAN DENİZ KIZI’NA
1891’de boğazın kuzeyinde bulunan Büyükdere’de dünyaya geliyor. Onun hayatı da zorluklarla iç içedir. Galata’da kahvelerde küçük yaşta seslendirdiği şarkılarla kendisinden söz ettirmeyi başarır. Babasının kendisine “Efto” diye hitap ettiği Eftalya, Paris’ten Mısır’a kadar sesiyle nam salar. Türkiye’nin önemli kadın sesleri arasında yer alan Eftalya, Osmanlı ile cumhuriyet arasındaki geçiş döneminde, eğlence dünyasındaki erkek egemen anlayışı da gözler önüne seriyor. Yazar bu durumu, “Gayrimüslim bir icracı olarak Müslüman hemcinsleriyle kapatılmış olan bir alanda rahatça performans sergilerken yerleşik normlarla çatışmamakta ve kurulu sosyalcinsel düzeni onaylayıp sürdürmektedir” (s. 38) cümleleriyle ifade ediyor. Kitapta da dikkat çekildiği üzere, “Kadınların sanat tarihinde sadece isimleriyle yer alırken, etki alanlarından söz edilmemesi” durumunu Eftalya’nın hikayesinde görüyoruz.
ASİMİLASYON…
Yazar, sanatçının “Deniz Kızı” sıfatını kullanmasını Etnolog John Morgan O’Connell’ın görüşüne dayanarak 1923-1938 ilk yıllarını “çalkantılı yıllar” olarak görüyor. Yine bu yılları siyasi bir strateji hamlesi olarak yorumlayarak, “Bunu da Eftalya’nın yeni kurulan bir ulus-devlette varlığını sürdürmeye çalışan etnik bir azınlık konumuna bağlar.” (s. 91). Bu durum da cumhuriyetin tekçi ve asimilasyoncu anlayışının ilk yıllarda sanat ve eğlence dünyasına yansımasının en yalın hali olsa gerek!
İlk plak çalışmasını 1928’in başlarında çıkaran Deniz Kızı, Keman Virtüözü Sadi Işılay ile evliliğiyle birlikte Türkiye’deki yaşamını sürdürür. 1929’un başında Paris’te verdiği konser onun yaşamında önemli bir dönüm noktası olur. Artık sesi sadece Boğaz’da değil, Avrupa’da da yankılanır. Öyle ki 1930’da Paris’te alaturka musiki film yapar. Deniz Kızı Eftalya’nın ilk müzikali “Zeybek Raksı” adıyla sinemalarda gösterilir. Böylece müzik yolculuğuna sinema da eklenir. Deniz Kızı Eftalya için bir diğer dönüm noktası ise Atatürk’ün huzurunda şarkı söylemesi olmuştur.
Yazarın ifadesiyle:
“Eftalya Hanım’ın cumhuriyetin biçimlendiği (1925-1932) yıllarda anonim kalarak ve klasik bir ayırımla Türk müziği ve halk müziği türlerinin standart bir repertuvarını icra ederek kimi kınamaların üstesinden gelmeyi başardığı anlaşılmaktaydı. ‘Denizkızı’ takma adını kullanarak etnik kimliğine yüklenen zorluğu dindirmeyi başarmış ve gayrimüslim sanatçılar için kamusal alanda yeni bir profesyonel alan oluşturabilmişti.” (s. 102)
Atanasia Yeorgiadu 15 Mart 1939’da yaşamını yitirdi. Dönemin koşullarıyla birlikte ele alınan bu hayat hikayesini, Bilen Işıktaş’ın kaleminden okuyun…